Dünyanın oluşumu ile ilgili eski görüşler ve teoriler

Dünyamızın oluşumu, varlığının kökenleri

Eski çağlarda insanlar Dünyanın yaratılışına ilişkin birçok düş ürünü öyküler uydurmuşlardır. Ama bunlar doğaldır ki, konuya bir açıklık getirememiştir.

O çağlarda bazı insanlar bu öykülerle yetinmeyip gökyüzünü dikkatle izliyorlardı.Gerçi onların teleskopları yoktu ama teleskopsuz da birçok şeyi gözlemleyebiliyorlardı, örneğin, gece gökyüzünde yıldızların, sanki birbirlerine bağlıymışlar gibi grup halinde hareket ettiklerini gördüler. Bunun yanı sıra yıldızların arasında gezen bazı cisimler vardı. Bu cisimlere, Yunanca “gezginci” anlamına gelen bir sözcükten türettikleri planet – (gezegen) adını verdiler.

Yerküre güneş sisteminin bir parçasıdır. Ay ve uydularıyla beraber diğer gezegenler de güneş sisteminin içindedirler.

Güneş bu sistemin merkezinde yer alır. Gezegenler de yörünge adını verdiğimiz belirli bir yolu izleyerek onun çevresinde dönerler. Dünyamız Güneşe yakınlık sırasına göre üçüncü gezegendir.

Dünyanın nasıl meydana geldiğini merak ediyorsak, ilkönce güneş sisteminin oluşumunu öğrenmemiz gerekir. Bilim adamları bu konuya ilişkin çeşitli açıklamalar ya da kuramlar (teoriler) ileri sürmüşlerdir. Ama henüz bunlardan hiçbiri kesinliğe kavuşmamıştır.

Eski bir kuram

Bu kuramların ilk denebilecek en eskilerinden biri, büyük gökbilimci (astronom) ve matematikçi Pierre Laplace’ın 1796’da öne sürdüğü nebula varsayımıdır. (Varsayım – hipotez – olgulara dayanan ve onlarla çelişmemesi gereken bir bilimsel tahmindir). Nebula, Latince ‘bulut’demektir.

Evrende birçok gaz ve toz bulutu vardır. Laplace,Güneşin eskiden, sürekli dönen bir sıcak gaz bulutu olduğuna inanıyordu. Dönme hareketi bulutun kocaman bir top gibi yuvarlaklaşmasına neden olmuştu. Bu büyük top soğuyunca büzülerek küçülmüş ve bu nedenle daha hızlı dönmeye başlamıştı. (Kollarını kavuşturduğunda bir buz patencisinin daha hızlı dönebildiğini anımsı- yalım).

Bir yandan küçülürken, bir yandan da dönmesi, ekvator kesiminin şişkinleşmesine, kutupların da basıklaşmasına yol açmıştı. Giderek ekvator çevresinde gazdan bir halka oluştu. Daha sonra bu halka toptan koparak yoğunlaştı ve bir gezegen oluşturdu. Bu gezegen, gaz bulutundan oluşan topun çevresinde bir yörüngeye oturdu. Bu arada gaz bulutu küçülmeye, daha hızlı dönmeye ve başka halkalar üretmeye devam ediyordu. Her bir halka gaz bulutundan koparak yeni bir gezegenler ailesi oluştu.

Bu açıklama biçimi akla yatkın görünüyordu. Uzun bir süre yeryüzü veGüneş sistemindeki diğer gezegenlerin böylesi bir süreç içinde oluştuğuna inanıldı.

Güneşe ve gezegenlere ilişkin yeni bulgulara ulaşıldıkça Laplace’ın kuramı inandırıcılığını yitirdi. Bu kuram, her şeyden önce Güneşin yavaş döndüğü gerçeği ile çelişiyordu. Oysa Laplace’ ın kuramı doğru olsaydı hızlı dönmesi gerekirdi. Güneşin giderek yavaşlamış olduğu düşünülebilir, ancak bunun nasıl gerçekleştiği bilinememektedir.